Kırmızı Başlıklı Kız da elbisesini giymiş, üzerine
kırmızı başlıklı pelerinini geçirmiş, başlığı çenesinin
altında sıkıca bağlamış ve yola çıkmış.
“Tavşan Ormanı’ndaki yoldan ayrılma sakın!” diye
seslenmiş annesi arkasından. (Ormanın adı Tavşan
Ormanıymış, ama içinde uzun zamandır bir tek tavşan bile
yokmuş - neden olmadığını birazdan öğreneceksiniz.)
“Ayrılmam anne,” demiş Kırmızı Başlıklı Kız.
Tam
ormana girmiş, birkaç adım atmış ki, çalılıkların
arasından bir ses duymuş. Yola birden bir kurt fırlamış.
Kırmızı Başlıklı Kız korkusundan az kalsın elindeki
sepeti düşürüyormuş. Fakat kurt hiç de öyle düşmanca
görünmüyormuş. “Nereye böyle küçük kız?” diye sormuş
kurt.
“Büyükanneme gidiyorum,” demiş Kırmızı Başlıklı Kız.
“Tavşan Ormanı’nın sonunda ki ilk ev. Büyükannemin
sağlığı pek iyi değil. Bu arada adım ‘küçük kız’ değil,
‘Kırmızı Başlıklı Kız.’ ”
“Özür
dilerim,” demiş kurt. “Bilmiyordum. Bak sana ne
diyeceğim. Ben bir koşu gidip Büyükannene senin yolda
olduğunu haber vereyim.
Yalnız sakın yolda oyalanayım falan deme, olur mu?
Başına bir şey gelmesini istemeyiz, öyle değil mi?”
Kurt
oradan hemen sıvışmış! Çünkü yakınlarda bir oduncu
dolaşıyormuş. Eğer kızı hemen orada yerse, oduncunun
kızın yardımına koşacağını biliyormuş.
Kırmızı Başlıklı Kız, çiçek toplayarak, kelebeklerin
peşinden koşarak, kuş seslerini dinleyerek yolda ağır
ağır ilerlerken kurt kestirmeden Büyükannenin evine
varmış, kapıyı çalmış.
“Kim
o?” diye seslenmiş içeriden yaşlı kadın.
Kurt
sesini değiştirerek,
“Benim, Kırmızı Başlıklı Kız,” demiş. “Çayın yanında
yemen için sana çörek getirdim.”
“Kapı
açık güzelim,” diye seslenmiş Büyükanne. Kurt hemen
içeri dalmış. Öyle açmış ki! Günlerdir hiçbir şey
yememiş. Bu yüzden Büyükanneyi çiğnemeden bir lokmada
yutuvermiş. Biraz sonra Kırmızı Başlıklı Kız
Büyükannenin kapısını çalmış.
“Kim
o?” diye seslenmiş kurt yumuşak bir sesle.
“Benim, Kırmızı Başlıklı Kız.”
“Kapı
açık güzelim,” diye seslenmiş kurt. “İçeri
girebilirsin.”
Kırmızı Başlıklı Kız bir an için tereddüt etmiş.
‘Büyükannemin sesi ne kadar da garip böyle?’ diye
düşünmüş. Sonra büyükannesinin hasta olduğu gelmiş
aklına ve kapının mandalını kaldırıp açarak içeri
girmiş.
Kurt,
Büyükannenin geceliğini giymiş, onun başlığını ve
gözlüğünü takmış yatakta yatıyormuş. Yorganı boğazına
kadar çekmiş, içerisi karanlık olsun ve suratı fark
edilmesin diye de perdeleri iyice kapamış.
“Elindekileri oraya bırak da yanıma gel canım,” demiş
kurt.
Kırmızı Başlıklı Kız çöreği yatağın yanında ki küçük
masanın üzerine koymuş, ama hemen kurdun yanına
gitmemiş. Çünkü Büyükannesi bir tuhaf görünüyormuş.
“Kolların neden bu kadar büyük Büyükanne?”
“Seni
daha iyi kucaklamak için!”
demiş kurt.
“Kulakların neden büyük, peki?”
“Seni
daha iyi duyabilmek
için!” demiş kurt.
“Gözlerin neden kocaman, peki?”
“Seni
daha iyi görebilmek için,” demiş kurt.
“Dişlerin neden sivri peki?”
“Seni
daha iyi yiyebilmek için,” demiş kurt.
Bunu
söyledikten sonra kurt artık daha fazla kendine engel
olamamış ve yorganı bir tarafa atarak yataktan fırladığı
gibi Kırmızı Başlıklı Kızı bir lokmada yutuvermiş. Sonra
da karnı doyduğu için keyfi yerine gelmiş ve uykuya
dalmış.
Ama ne
var ki kurt çok kötü horluyormuş. Evin önünden geçen bir
avcı onun horultularını duymuş. Büyükanneye kötü bir şey
mi oldu acaba, diyerek
kulübeden içeri girmiş. İçeri girer girmez de orada
neler olduğunu hemen anlamış.
“Aylardır senin peşindeyim pis yaratık,”
diye bağırmış avcı ve kurdun kafasına elindeki baltanın
sapıyla vurmuş. Sonra da önce Kırmızı Başlıklı Kızı,
sonra da Büyükanneyi dikkatle kurdun içinden çıkarmış.
İkisi de sapasağlammış.
Büyükanne, Kırmızı Başlıklı Kızın ona getirdiği çöreği
afiyetle yemiş. Kırmızı Başlıklı Kız büyükannesine bir
daha hiçbir kurdun sözüne kanmayacağına dair söz vermiş.
Eve dönerken tavşanların saklandıkları yerlerden
çıktıklarını görmüş. Tavşan Ormanı yine eskisi gibi
tavşanlarla dolu bir orman haline gelmiş. |